Astroloji ve Zamanın Döngüselliği
Hayatın düz bir çizgi gibi ilerlediğine inanmak, insanın kendi doğasına yabancılaşmasının en eski biçimidir. Bu inanç, ilerlediğimiz ve geliştiğimiz yanılgısını da beraberinde getirir. Oysa dünya yuvarlaktır, her adım, bizi farklı bir yönden aynı merkeze yaklaştırır. Ne kadar uzağa gittiğimizi sansak da, her dönüşte aynı sorularla yüzleşiriz.
Astroloji, bize bu gerçeği etkileyici bir biçimde hatırlatır. Zaman ileri gitmez, döner. Her döngü, eski bir hikâyeyi yeni bir biçimde yeniden anlatır. Kişisel hayatlarda, toplumsal değişimlerde, hatta uygarlıkların yazgısında bile aynı ritim sürer. Biz buna ilerleme deriz ama çoğu zaman sadece bilincin başka bir aşamasına geçeriz.
Zihin, başlangıçlar ve bitişler arasında anlam arar çünkü sürekliliği kavramakta zorlanır. Ruh ise bilir ki hiçbir şey gerçekten sona ermez. Astrolojinin diliyle, gelecek geçmişin başka bir ifadesidir. İnsan, her seferinde unuttuğunu yeniden hatırlamak için döner. Gerçek ilerleme, hatırlamakta ve aynı hataları tekrarlamamakta saklıdır.
Uranüs Plüton üçgeni: Mussolini ve Faşizmin Doğuşu
Hitler’in ilham kaynağı Mussolini’ydi. 28 Ekim 1922’de Roma Yürüyüşü’yle iktidarı ele geçirdiğinde gökyüzünde Güneş ile Jüpiter Akrep burcunda – Mussolini’n yükseleninde kavuşuyordu. Bu kavuşum, Uranüs(balık) ve Plüton’la(yengeç) uyumlu bir Büyük Üçgen kurarak dönemin enerjisini yoğunlaştırmıştı. Güç, fanatizm ve kader duygusu aynı anda devreye girmişti.
Mussolini’nin kişisel haritasında bu etki çok daha keskin görünüyordu. Güneş Ay düğümlerine temas ediyor, Uranüs 8. Evdeki Ay’a ve Satürn’e kare yapıyor, tra. Satürn teraziden ve güçlü olduğu 12. Evden Mussolini’nin 8. Evindeki stelliumu destekliyordu. Kozmik rüzgâr gerçekten onun arkasındaydı. Bu kombinasyon hem karizma hem dağınık bir yıkım potansiyeli taşıyordu. Ve bu korkunç potansiyel, kısa sürede İtalya’yı diktatörlüğe sürükledi.
Uranüs / Plüton Döngüsü ve Faşizmin Yükselişi
Faşizmin doğuşu ve yükselişi, Uranüs ile Plüton’un üçgen açı yaptığı dönemde başladı. Bu açı, devrim ve güç temalarını uyumlu biçimde birleştirir. O yıllarda değişim isteği, baskıcı ve ezici bir sisteme dönüştü. Özgürlük arayışı, otoriteye hizmet etmeye başladı.
1930’larda Uranüs ve Plüton kare açıya geldiğinde bu göksel enerji sertleşti. Kare, her zaman çatışmayı ve zorunlu dönüşümü anlatır. Avrupa’da faşist rejimler kökleşti, şiddet ve kontrol sıradanlaştı. Devrimci potansiyel, korkuya ve itaate dönüştü.
Faşizmin çözülüşü ise aynı iki gezegenin altmışlık açı kurduğu dönemde başladı. 1943’te Mussolini devrildi, İtalya’daki rejim sona erdi. Plüton o sırada Mussolini’nin Güneşi’nin üzerindeydi, Uranüs ise Ay’ıyla ve Satürn’le birleşmişti. Diktatörlük, doğduğu astrolojik enerjiyle yıkıldı. Döngü tamamlandı, güç kendi kaynağına geri döndü.
Mussolini’nin sonu, kurduğu rejimin kaderini birebir yansıtan karanlık ve sembolik bir çöküştü.
27 Nisan 1945’te, İsviçre’ye kaçmaya çalışırken Como Gölü yakınlarında partizanlar tarafından yakalandı. Ertesi gün kurşuna dizildi. Cesedi Milano’da Loreto Meydanı’nda baş aşağı asılarak sergilendi. Halk, yıllarca süren baskının öfkesini bu manzarayla dışa vurdu.
Mussolini’nin ölümü sadece bir rejimin değil, aynı zamanda o dönemin kolektif gölgesinin kendi kendini tüketmesiydi.
Uranüs Plüton Kavuşumu
Bir sonraki Uranüs/Plüton kavuşumu Başak burcunda 1960’larda gerçekleşti.
Teknoloji hızla gelişti, uzay çağı başladı. Kadınlar, siyahlar, işçiler ve öğrenciler sokaklara çıktı. Vietnam Savaşı’na karşı protestolar, hipi hareketi, özgürlük ve barış talepleri — hepsi bu kavuşumun enerjisinden beslendi. Aynı zamanda modern psikolojide bilinçaltının keşfi, çevre hareketlerinin doğuşu, feminizmin ikinci dalgası da bu enerjinin farklı yüzleriydi.
Uranüs–Plüton kavuşumu, bireyin sistem karşısında kendi gücünü fark etme dönemiydi. 60’lar kuşağı “dünyayı değiştirebiliriz” inancını taşıdı, fakat bu idealizm zamanla yorgunluğa ve düzenle uzlaşmaya dönüştü. Yine de o dönem, insanlığın kolektif bilincinde büyük bir kırılma yarattı.
Uranüs Plüton Karesi
Uranüs Plüton arasındaki son kare 2010 – 2014 arasına Arap baharı ve Gezi olaylarına denk gelir.
Bu süreç, Arap Baharı’ndan Gezi Parkı’na kadar uzanan halk hareketlerinin, otoriteye karşı büyük bir çıkış yaptığı bir dönemdi. Ancak aynı dönemde dünyanın birçok yerinde milliyetçi ve muhafazakâr dalga da güç kazandı. Faşizmin biçimi değişti, dili modernleşti ama özü —korku ve kontrol üzerinden kurulan düzen— aynı kaldı.
2026’ya Doğru
Uranüs ve Plüton en son üçgen açıdayken faşizm doğdu. 100 yıl sonra, 2026’da yine aynı açı geliyor. Bu yüzden kaygılar anlaşılır. Döngü tekrar başlıyor.
Kritik dönemeçlerden biri 28 Ağustos 2026 Balık’taki Ay Tutulması. Tutulmanın Uranüs’e partil karesi var, Mars Satürn karesi eşlik ediyor. Geçmişte böyle anlar büyük ideolojik kaymalara sahne olmuştu. Büyük bir siyasi kriz, rejim değişikliği beklenebilir.
Son olarak…
Kavuşum: Yeni düzenin tohumu. Devrimci etkiler.
Üçgen: Gücün kurumlaşması, faşizmin yayılması.
Kare: İdeolojik zirve ve aşırılık.
Sextile: Çöküş ve çözülme.
Karşıtlık: Nihai hesaplaşma.
Tarih düz bir çizgide ilerlemez, kendi içinde döner. Uranüs ile Plüton’un transitleri bunu birçok kez gösterdi. Kavuşum dönemlerinde yeni fikirler doğar, düzenler kurulur. Üçgen açıyla bu güç yerleşir, yönetim biçimleri şekillenir. Kare geldiğinde gerilim yükselir, baskı artar. Altmışlık açıda sistem çözülmeye başlar, eski düzen dağılır. Karşıtlıkta ise yüzleşme olur ve her şey yeniden başlar.
Mussolini ve Hitler’i ortaya çıkaran bu gökyüzü döngüsü 2026’da tekrar aktif hale gelecek. Tarih aynı modeli bir kez daha çağırıyor. Fark yaratmanın tek yolu, artık bu döngüyü tanımak ve aynı hataları tekrarlamamak.
Cesaret ve Umutla
İlk kez HT Hayat’ta yayınlanmıştır
Astrolojik Danışmanlık Hizmetleri hakkında bilgi almak için ziyaret edebilirsiniz.













