Astrolojide Dünyanın Geleceği: Neptün, Uranüs ve Plüton Aynı Anda – En Nadir Gökyüzü Döngüsü Başladı (Kova Çağı’nın Eşiğinde)

En Nadir Gökyüzü Döngüleri

Geleceğe Bir Mektup

Bu yazıyı yazmaya başladığımda Jüpiter Güneş burcumdaydı. Kehanetlerin sözcüsü olan Jüpiter, ışığını doğrudan içime düşürüyordu. Uranüs ise İkizler’in birinci derecesine ilerlemiş, 1. Evimdeki Jüpiter ve Satürn kavuşumunu uyandırmaya başlamıştı. Gökyüzü sanki beni dürtüyordu: “Yaz. Şimdi yazdıkların yalnız bugüne değil, geleceğe de ait olacak.”

O yüzden belki de bu metin de – yazdığım diğer yazılar gibi geleceğe bırakılmış bir mektup. Bir dönemin gökyüzüne, onun sembollerine, ritmine ve anlamına tutulmuş bir kayıt. Çünkü astroloji zamanı doğrusal değil, döngüseldir. Her şey bir kez olur ama yankısı daireler çizerek geri döner.

Tıpkı bir doğum haritasında Plüton’dan ya da Neptün’den açı alan iç gezegenler gibi, insanlığın da kendi dönüşüm eşikleri vardır. Her kavuşum bir doğum, her kare bir kriz, her karşıtlık bir aydınlanma anıdır.

Gökyüzündeki en benzersiz hizalanmalar, yeryüzündeki en sıra dışı olaylarla aynı frekansta titreşir. Yukarıda ne oluyorsa, aşağıda da onun yankısı vardır.

Gökyüzü değiştikçe biz değişiriz biz değiştikçe gökyüzü başka bir anlam kazanır. Zaman düz ilerlemez — o sadece kendi dairesinde, yeni bir farkındalıkla tekrar başlar.

Neptün–Plüton Döngüsü: Rüyanın Yeniden Yazılması

Bazen neredeyse imkansız bir şey gerçekleşir ve Milyonlarca yıldızın arasından yalnızca üçü aynı anda birbirine dokunur: Neptün, Uranüs ve Plüton. Bu üç gezegen o kadar yavaştır ki, biri Güneş’in çevresinde dönmeyi bitirene kadar birkaç insan uygarlığı başlar ve sonlanır. Bu yüzden aynı dönemde buluşmaları neredeyse mucizedir. Böyle bir hizalanma olduğunda yalnızca gökyüzü değil, insanın içi de değişir. Bir çağ kapanır, yenisi başlar.

Neptün ile Plüton’un döngüsü üç yüz ila beş yüz yıl sürer. Bu iki gezegen birleştiğinde uygarlıkların rüyası değişir. İnançlar, sanat, felsefe ve görünmeyeni anlama biçimi baştan yazılır. Neptün hayal gücünün, Plüton yeraltının ve dönüşümün gezegenidir. Biri düş kurar, diğeri o düşü gerçeğe, yaşamın içine sokmaya zorlar. Bu birleşme meydana geldiğinde insanlık yeni bir rüya görmeye başlar.

Bugün yaşadığımız döngü 1891’de başladı. O yıllarda elektrik, sinema, fotoğraf ve iletişim devrimiyle görünmeyen görünür oldu. Kolektif rüya artık ışık, dalga ve bilgiyle örülüyordu. 2050’lerden sonra bu döngü keskinleşecek. Teknolojiyle inanç, maddeyle ruh aynı sahnede karşılaşacak. Bir yanda makinelerin soğuk zekâsı, diğer yanda insanın kendi varlığını anlamaya çalışan ruhu. Gerçek bir çağ melankolisi değil de nedir!.

Bir uygarlık sona erer, yenisi başlar. Tıpkı buzulların erimesi, karaların şekil değiştirmesi gibi — Bu iki gezegen bir araya geldiğinde uygarlıkların bilinçaltı kolektif mitleri değişir. Bir çağın inanç yapısını, ruhsal yönelimini ve “görünmeyeni anlama biçimini” baştan tanımlar.

Şu anda içinde bulunduğumuz Neptün–Plüton döngüsü 1891’de başladı ve 2385’e kadar sürecek. İlk kavuşum 3 Ağustos 1891’de, 9 derece İkizler burcunda gerçekleşti. Bu döngü, bilgi çağını ve iletişimin tüm dünyayı birbirine bağladığı dönemi temsil ediyor. İkizler vurgusu, insanın düşünceyle sınırları aşmasını ve zihinsel ağlar kurmasını simgeliyor. 1884–1899 arasındaki kavuşum yılları, modern çağın zihinsel devrimini başlattı.

2055 ile 2071 arasında Neptün İkizler/Yengeç burcunda, Plüton ise Balık/Koç’ta olacak. Bu dönem, insan bilincinin teknolojiyle birleştiği yıllar olacak. Etik, ruh ve yapay zekâ kavramları iç içe geçecek. 2131–2147 arasında Neptün Yay’da, Plüton İkizler’de karşı karşıya gelecek. Bu da inançla bilginin, maneviyatla verinin çatıştığı bir dönemi anlatıyor.

Bir önceki Neptün–Plüton döngüsü 1398’de başladı ve 1891’de sona erdi. İlk kavuşum 22 Haziran 1398’de, 4 derece İkizler’de gerçekleşti. Bu dönem Rönesans’ın doğduğu yıllardı. İnsan dünyayı, sanatı ve Tanrı’yla ilişkisini yeniden tanımlamaya başladı. 1563–1578 arasında yaşanan kare açı, Neptün’ün İkizler–Yengeç, Plüton’un Balık burcundaki hareketine denk geldi. Düşünceyle inanç arasındaki gerginliği artırdı. 1637–1654 arasındaki karşıtlıkta Neptün Yay’da, Plüton İkizler’deydi, din savaşları, reformlar bu dönemde öne çıktı. 1810–1825 arasındaki ikinci kare ise bilimsel aklın ve sanayinin yükselişini başlattı.

Her Neptün–Plüton döngüsü insanlığın ortak rüyasını değiştirir. 1398 döngüsü Rönesans’ı doğurdu, 1891 döngüsü bilgi çağını başlattı. 2050’lerden sonra başlayacak yeni evre ise insanın hem teknolojisiyle hem de kendi ruhuyla yüzleştiği dönemi başlatacak.

Daha önceki Neptün–Plüton döngüsü 21 Mayıs 905’te, 28 derece Boğa burcunda başladı. Neptün ve Plüton’un Boğa–İkizler hattındaki bu kavuşumu, insanın toprağa ve maddeye dayalı yaşam anlayışından bilgiye ve zihinsel dünyaya geçişini temsil ediyordu. Bu, doğayı kutsal gören insanın yerini, düşünmeyi ve öğrenmeyi kutsal gören insana bıraktığı bir dönemdi.

Bu uzun döngüler boyunca Neptün–Plüton enerjisi uygarlıkların en derin katmanlarını dönüştürür. Eski tanrılar ölür, yeni mitler doğar. Her kavuşum, insanlığın kolektif bilinçaltında bir sayfanın kapanıp diğerinin açılması gibidir.

2050’lerden sonraki kare açı ise insanın kendi tanrısal gücüyle yüzleşeceği dönemi işaret ediyor. Bu kez değişim yalnızca dış dünyada değil, insanın zihninde ve ruhunda yaşanacak.

Uranüs–Neptün Döngüsü: Zihinle Tanrı Arasındaki Köprü

Uranüs ve Neptün yaklaşık 170 yılda bir kavuşur. Uranüs yeni fikirlerin, özgürlüğün ve keşfin gezegenidir. Neptün ise ilhamın, sezginin ve inancın sembolüdür. Bu iki gezegen buluştuğunda, insanın Tanrı’yı ve bilinç dediği şeyi anlama biçimi değişir.

1820’lerde buluştuklarında sanayi devrimi başladı. İnsan, makineyle birleşerek kendi yarattığı güce tapmaya başladı. 1993’teki son kavuşumdaysa internet doğdu. Bu kez Tanrı gökyüzünde değil, “bulutun içinde”ydi. İnsan bilgiye, bağlantıya ve hıza erişen bir varlığa dönüştü.

Uranüs–Neptün döngüsü 140 ila 170 yıl sürer. Her kavuşum düşünsel, felsefi ve dinsel bir devrimi başlatır. Mevcut döngü 1993’te başladı ve 2165’e kadar sürecek. İlk kavuşum 2 Şubat 1993’te, 20 derece Oğlak burcunda gerçekleşti. Bu tarih, internetin, bilgisayarların ve küresel ağın doğum haritası olarak görülebilir. 1989–1997 arasındaki kavuşum süreci, bireysel aklın kolektif bir zihin ağına bağlandığı dönemi başlattı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte eski ideolojiler çöktü, bilgi çağı başladı.

2036–2044 yılları arasında Uranüs Yengeç–Aslan, Neptün ise Koç–Boğa hattında olacak ve kare açı oluşturacak. Bu dönem insanla makinenin sınırlarının belirsizleştiği, yapay zekânın bilinç kavramını yeniden tanımladığı yıllar olacak. “Yaratıcı kim?”, “Bilinç nedir?”, “Ruh sadece insanda mı?” gibi sorular bu dönemin merkezinde yer alacak.

2074–2086 arasında Uranüs Oğlak–Kova’da, Neptün Yengeç–Aslan’da karşıtlık oluşturacak. Bu karşıtlık, duygunun ve sezginin teknolojiyle çarpıştığı, insanın kendi yarattığı zekâya anlam kazandırmaya çalıştığı dönemi anlatıyor. Aynı zamanda belki de yeni bir kapitalin doğuşunu.

Bir önceki döngü 1821–1993 yılları arasındaydı. 22 Mart 1821’de, 3 derece Oğlak’ta kavuşum gerçekleşti. Bu dönem Marx’ın doğduğu, kapitalizmin yükseldiği ve sanayi devriminin güç kazandığı çağdı. Buhar, çelik ve para, insanın yeni tanrıları haline geldi. 1902–1914 arasındaki karşıtlıkta Uranüs Yay, Neptün İkizler’deydi. Bu yıllar, Rus Devrimi öncesi ideolojik kaynama dönemiydi.

Ondan önceki 1650–1821 döngüsü büyük keşiflerin ve sömürge seferlerinin çağıydı. Dünya haritaları yeniden çiziliyor, yeni kıtalar keşfediliyordu. 1478–1650 döngüsünde ise Corpus Hermeticum yayımlandı, Rönesans’ın gizemci felsefesi yükseldi ve Martin Luther doğdu. Bu dönem, insanın Tanrı’yla doğrudan bağ kurabileceği fikrinin doğuşuydu.

Uranüs–Neptün döngüleri her seferinde Tanrı fikrini yeniden tanımlar. 1993 döngüsüyle birlikte insan, tanrısallığı artık kodlarda, veri akışlarında ve algoritmalarda aramaya başladı. 2036’dan itibaren ise bu tanrısallığın gerçekten bilinçli mi, yoksa yapay mı olduğu tartışması kaçınılmaz hale gelecek.

Uranüs–Plüton Döngüsü: Dünyayı Ters Çeviren Güç

Uranüs ile Plüton’un döngüsü yaklaşık yüz yirmi yıl sürer. Bu iki gezegen her kavuştuğunda dünya düzeni sarsılır. Devrimler, savaşlar, isyanlar ve özgürlük arayışları aynı dönemde ortaya çıkar.

Bugünkü döngü 1965’te başladı ve 2104’e kadar sürecek. İlk kavuşum 9 Ekim 1965’te, 17 derece Başak’ta gerçekleşti. Başak teması bu döneme çalışma biçimlerinin, üretim anlayışının ve sistemlerin dönüşümünü getirdi. Elektronikler, bilgisayarlar ve bilgi teknolojileri doğdu. 1960’larda sivil haklar hareketi, feminist dalga, Vietnam protestoları ve Küba Füze Krizi bu enerjinin yeryüzündeki yankılarıydı.

2009–2018 arasında Uranüs Koç’ta, Plüton Oğlak’taydı. Bu yıllar Arap Baharı, Wall Street karşıtı protestolar ve Ukrayna’daki toplumsal ayaklanmaların yaşandığı dönemdi. Uranüs–Plüton kare açısı insanlara “Artık yeter” dedirtti. Sistem sarsıldı, güç yapıları sorgulandı.

2043–2049 yılları arasında bu ikili birbirine karşıt olacak. Bu karşıtlık özgürlük ve kontrol arasındaki büyük çatışmayı temsil eder. İnsanlık o dönemde dijital gözetim, yapay zekâ otoriteleri ve bireysel özgürlük arasında denge kurmaya çalışacak. Kim yönetiyor sorusu yeniden ortaya çıkacak: İnsan mı, sistem mi?

Uranüs–Plüton birleşimleri dünyayı ters çeviren güçtür. Her döngüde düzen yıkılır, yenisi kurulur. 1965 döngüsü insanı makinelerle tanıştırdı. 2040’lardaki karşıtlıkta ise insan kendi yarattığı sistemler ve bu sistemlerin karanlığına karşı ayaklanacak.

2043–2049 arasındaki karşıtlık, özgürlük–kontrol ekseninde yeni bir küresel kırılma yaratacaktır. Bu dönemde insanlık dijital diktatörlük, gözetim kapitalizmi ve bireysel özerklik meseleleriyle yüzleşir.

Bir önceki Uranüs–Plüton döngüsü 1850 ile 1965 yılları arasında yaşandı. İlk kavuşum 26 Haziran 1850’de, 30 derece Koç burcunda gerçekleşti. Bu dönem Avrupa’daki devrim dalgalarının, Komünist Manifesto’nun ve halk hareketlerinin yükselişini getirdi. 1870’lerdeki kare açı Rus–Osmanlı savaşına denk geldi, 1930’lardaki ikinci kare ise Nazi Almanyası’nın yükselişine.

Daha önceki 1710–1850 döngüsünde masonluğun kuruluşu, Fransız Devrimi ve Latin Amerika’nın bağımsızlık mücadelesi görüldü. 1455–1597 döngüsü ise Bizans İmparatorluğu’nun düşüşünü, Yeni Dünya’nın keşfini ve Avrupa’daki dini reformları kapsıyordu.

Uranüs–Plüton her döngüde eski düzeni yıkar ve yenisini kurar. 1960’lardaki kavuşum bireysel özgürlük bilincini başlattı, 2009–2018 karesi sistemin çürümüş yapısına karşı “uyanış hareketleri”ni doğurdu. 2040’larda yaşanacak karşıtlık ise insanlığın kim tarafından yönetildiğini yeniden sorguladığı, özgürlükle kontrol arasındaki çizginin bulanıklaştığı yeni bir dönemi başlatacak.

Üçü Aynı Anda Sahnedeyken

Üçü aynı anda sahnedeyken gökyüzü tarihte çok ender görülen bir perde açıyor. 1890’lardan beri ve önümüzdeki birkaç on yıl boyunca Neptün–Plüton, Uranüs–Neptün ve Uranüs–Plüton döngülerinin erken evreleri üst üste biniyor. Bu çakışma insanlık tarihinde eşsiz. Böyle dönemlerde üç büyük dalga birlikte yükselir Neptün–Plüton ruhun derin altyapısını değiştirir, Uranüs–Neptün zihnin ve inanç ufkunu genişletir, Uranüs–Plüton toplumsal düzeni sarsıp yeniden kurar.

Böylesi güçlü örtüşmeler yalnızca birkaç kez görüldü. 900’lerde Orta Çağ’ın eşiğinde, 1400’lerde Rönesans’ın eşiğinde ve şimdi dijital çağın eşiğinde aynı tema tekrarlanıyor. Gökyüzündeki bu benzersiz denklik her seferinde yeni bir çağın kapısını araladı bugün de kapı açık ve dalgalar yine aynı anda yükseliyor.

Son olarak…

Dünya bugün hem kaotik hem de olağanüstü bir hızla değişiyor. Fark şu ki, bu kez o hikâyeyi farkında olarak okuyabiliyoruz. İnsanlık, tarihin üçüncü büyük doğum sancısının içinde. Her şey yeniden biçimleniyor ama bu defa dönüşüm, bilinçli bir katılımla yaşanıyor.

Bu kadar yavaş hareket eden gezegenlerin aynı dönemde etkileşimde olması, yaşamın en temel yapılarını sarsar. Dinler, diller, sistemler, kimlikler, cinsiyet algıları, güç düzenleri, hatta zaman duygumuz bile değişir. İnsanlık eski bir hikâyeyi tamamlıyor. “Kova Çağı” denilen şey aslında tam olarak budur — insanın hem tanrısallığını hem de gölgesini aynı anda fark etmesi.

Yeni çağ henüz başlamadı ama eşiğindeyiz. Arkasından gelen ışık bir yandan önüne geleni yakıyor, bir yandan da aydınlatıyor. Üç büyük dış gezegenin döngüleri yinelenmek üzere ve biz şu anda bu üç dalganın tam kesişiminde, tarihin kalbinde yaşıyoruz.

Cesaret ve Umutla


İlk kez HT Hayat’ta yayınlanmıştır


Astrolojik Danışmanlık Hizmetleri hakkında bilgi almak için ziyaret edebilirsiniz.


Related Posts