Uykudakini uyandırmak
Her Uranüs döngüsünde aynı yanılgı yaşanır. Gökyüzü hareketlendiğinde zincirlerin kırılacağına, baskının biteceğine, özgürlüğün geleceğine inanılır. Oysa Uranüs kurtuluşun değil sarsıntının gezegenidir. Ortalığı dalgalandırır. Onun doğası devrimdir ama Uranüs devrimin kime hizmet edeceğini umursamaz. Eski düzeni dağıtır, yenisinin adil olup olmayacağıyla ilgilenmez.
Uranüs bilinçte ani bir kıvılcım yaratır. Ama bununla ne yapılacağını söylemez. Değişimin yönü insana, topluma, zamana bağlıdır. Bu yüzden her Uranüs devrimi bir paradokstur. Aynı enerji hem özgürlük yaratabilir hem baskıyı güçlendirebilir. Uranüs’ün işi yıkmak, yeniden kurmak değildir, uykudakini uyandırmaktır. Gücün el değiştirmesi, yıkım ve yeniden inşa Plüton transitinin konusudur. O da zaten Kova burcuna ilerledi. Henüz değil fakat kova Burcu’nun ortalarına gelirken gücün kime devrolduğunu apaçık gösterecektir.
Uranüs bir bilinç patlamasıdır — yönsüz, ahlaksız, tarafsız. O ideoloji taşımaz, sadece “artık böyle gitmez” der. Ve o andan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
Peki Özgürlükçü denilen Uranüs aslında sağcı mı?
Uranüs’ün özgürlüğüne hasret kalıp yanıt alamayanların büyük sorusu, o bitmeyen şikayeti yeniden duyuluyor.
Açıkçası bu sorunun yanıtı, onun doğasını anlamakla ilgilidir. Uranüs sistemi sarsar ama ideolojik sınır tanımaz. Sağ, sol, halk, elit — fark etmez. O sadece yapının çürümüş yerini bulur ve oraya yıldırım düşürür. Bu yüzden onun devrimi bazen özgürlük getirir, bazen otoriteyi güçlendirir. Çünkü Uranüs değişimi başlatır ama yönetmez. Onu kim yönlendirirse, reformun yönü de ona ait olur.
Örneğin;
İktidarın hükümet kurduğu Mart 2003’te Uranüs Balık burcunun ilk derecesine ilerlemişti. Türkiye Uranüs Return’ünü yaşamaya başlamıştı. Bu geçiş, akıl yerine sezgiyi öne çıkaran bir dalga yarattı. Toplum düşünerek değil, hissederek yön buldu. Uranüs bu dönemde duyguların içinde yeni bir bilinç kıvılcımı yaktı bu uyanış kitleseldi. Bastırılmış duygular ve mağduriyetler özgürlük arzusuna dönüştü. Değişim aklın değil, ortak hislerin diliyle yaşandı (balık).
Şimdilerde Uranüs İkizler’e ilerliyor. 2026–2028 arasında Balık’taki “o konumuna” kare açı yapacak. Özellikle Uranüs etkisindeki Ağustos 2026 tutulması ve sonrasında gelen dönem önemli. Bu, 2003’te kurulan düzenin kendisiyle çarpışması anlamına geliyor. İnanç temelli birleşme, bilgi/merak temelli ayrışmayla karşılaşacak. Balık’ın duygusunda birleşen halk, İkizler’in bilgisinde sorgulayacak. Bu, “neye inandığını” değil, “neden inandığını” sorgulama çağıdır.
Uranüs İkizler’de düşünceyi serbest bırakır. Sözcükleri keskinleştirir, fikirleri hızlandırır, otoriteyi sorgulatır. Medya basın gazetecilik konularını canlandırır. Ancak aynı zamanda her sesi çoğalttığı için bir tür zihinsel kaos da yaratır. Bu yüzden önümüzdeki yıllar Türkiye’de bilgi, medya, ifade ve zihinsel yönelimler üzerinden büyük bir sarsıntıya işaret ediyor.
Uranüs ne sağcı ne solcu. O sadece “uyanış”ı temsil eder. Ama uyanışın neye yol açacağı, bilinç düzeyine bağlıdır. Bir toplum kendi gölgesini görmeden Uranüs’ü özgürlük zanneder. Oysa Uranüs özgürlük değil, reform getirir — ve bu reformlar tarafı önemli olmaksızın genellikle pekçok insanı rahatsız eder.
Uranüs yalnızca sistemi devreye sokan tetiktir. Kimin elindeyse ona hizmet eder. Ama sonra döner, kendi eserini de yakar. 2003’te iktidarı doğuran gökyüzü, Uranüs ikizler transitiyle artık onu sınava tabi tutacak. Uranüs her zaman aynı dersi verir. Yani devrim bir kurtuluş değil, bir döngüdür. Ve her döngü sonunda kendi yaratıcısını yutar.
Gökyüzü bazen alkış tutmaz, havai fişekler patlatmaz, sadece sayfayı çevirir. Bu da 2027’ye denk gelebilir.
Uranüs’le ilgili en öngörülebilir olan gerçekse:
Uranüs’le gelen Uranüs’e gider.
Cesaret ve Umutla
İlk kez HT Hayat’ta yayınlanmıştır
Astrolojik Danışmanlık Hizmetleri hakkında bilgi almak için ziyaret edebilirsiniz.













